1932 Yılları, asayişin henüz sağlanamadığı, can güvenliğinin tam olmadığı yıllardı. Göze batan insanların, kendilerini koruma önlemi almaları bir zorunluluktu.
Bu nedenle, babamın da o günlerde bir korumasının bulunması doğaldı. Devamlı bir koruması vardı.
Babamın koruması, akrabalarımızdan Süleyman Bayram amcaydı.
Çok iyi anımsıyorum, Süleyman amca çok sigara tiryakisi, sigaralarını çok kalın, parmak gibi sarar ve keyifle öyle tüttürürdü ki, bizi bile imrendirirdi. Onun sığara içtiği yerde ‘ocak tütüyor’ sanırdı herkes.
O yıllarda köylerde, Karadeniz tarafından kaçak gelen tütünler içilirdi. Bu tütünlerin bedeli de annemin “kurut” ları ( yağsız çökeleğin muska şeklinde kurutulmuş hali ) verilerek ödenirdi. Tekel tütününü bulmak, hem parasal açıdan, hem de ulaşım açısından olanaksızdı. Babam, bu kaçak tütünlerden, gelecek konuklara ve kendisine bir yıl yetecek kadar, bol miktarda alır ve stok ederdi. Tütünlerin konaktaki divanların altına dizilme işi de çoğu kez bana verilirdi; çünkü o pekelerin altına büyüklerin sığma olanağı yoktu.
Tütün paketlerini, özenerek, ben dizerdim. Kaliteli tütünleri dip tarafa, kalitesizleri de kapıya yakın yere sıralardım. Kapıya yakın olduğunu gören Süleyman amca güler, sevinirdi. Onun için kalite değil, tütünün bol olması önemliydi.
Gece hep nöbet tutan Süleyman amca, sigaralarını, ateşe gereksinim duymadan, biri birinden ateşler, “çok içiyorsun” diyenlere de “Gece sabaha kadar uyumadan sizi bekliyorum; eşkıya da uyumadığımı görünce gelemiyor, o nedenle de çok içiyorum.” der, çok içmesine gerekçe gösterirdi. Bazen de tüfeğini gece birkaç kez ateşler, gürültüler çıkarır ve eşkıyanın geldi havasını yaratarak, gelen eşkıyayı kovduğunu savlardı; çevrede serpilmiş birkaç damla kanı da göstererek kanıtlamağa çalışsa da herkes, “O’nun burun kanıdır” diye kimse inanmazdı nedense, ama O’na da duyumsatmazlardı. Öyle bir gecenin sabahında oldukça çalım atardı herkese, “ Yaraladım ama kaçtı keratalar” der, görevinin önemini tüm köylüye, her fırsatta, övünerek anlatmaktan büyük haz duyardı. Karanlık, korkulu gecelerin kahramanı olarak görünmek isterdi; biz çocuklar için köyün gerçek kahramanıydı Süleyman Amca.
Süleyman Amca sempatikti; çok sevdiği köpeğinin, karda ayakları üşümesin diye, yün çorap giydirdiğini hiç unutmam. Bu çorap işi köyde esprilere neden olmuştu. Karda üşüyüp ayağını kaldıran çocuklar olursa onlara “Ne o Süleyman Amcanın köpeği gibi ayağın havada “ diye takılırlardı.
Süleyman amcanın tek bir sıkıntısı vardı ki, o yıllarda köylerde, ona çare bulmak oldukça güçtü. Babamın tütünü boldu, ama kâğıt yoktu; nasıl sığara yapsın, sorun buydu. Dağ başı bir köyde en kıt olan bir nesne, “kâğıt” Gazete yok, kitap yok, defter yok. Nasıl bulacaksın kâğıdı. Sığara için de kâğıt ön koşul.
Süleyman amca sigarasız yaşayamaz, ekmeksiz olur ama sigarasız olmaz. Düşünür, çare arar ve sonunda bulur çareyi. Bulduğu çarenin farkına varmaz kimse. Ancak sığara yi bol tüttürmesine şaşanlar çok, “kağıdı nerden buluyor bu adam ?” diye de gıpta edenler çoktu.
Bir gün, Kuran’a ihtiyacı olan komşulardan biri, annem den Kuran istemeğe gelmişti.
Annem de kilerdeki rafın üzerine sarıp sakladığı Kuranı göstererek, almasını söyledi. Kuran’a sarılan bez açılınca annem dâhil herkes şaşa kaldı. Sarıldığı bezden çıkan Kuran cilt kapaklarının içi boş, cilt kapaklarının arasında sadece iki yapraktan başka bir şey kalmamış, Ayetler yok olmuş.
Kuran’ın içinin yok oluş nedeni hayli kafa yordu, araştırıldı ve sonunda bulundu. Kuran’ı yutan Süleyman Amca’dan “ başkası olamaz” kararı genelleşti.
Meğer Süleyman Amcanın, rafta bulduğu bu kitap, onun için hazineymiş. Kimseye duyumsatmadan, her gün Kuran’ın yapraklarından koparıp, bol tütüne sararak parmak gibi sigaraları, büyük bir tutkuyla içer mest olurdu. Süleyman amcanın okuyup yazması yoktu, ne bilsin Kuran olduğunu o kitabın. Bir kış tüttüreceği sigaraların kâğıdını bulmuştu, bayramına kimseyi ortak etmiyordu. Aradığı hazineyi bulmuştu, Galile’nin buluşundan daha büyüktü onunki.
Süleyman Amca, Kuran okumamıştı ama Kuran’ın ayetlerini teker teker ciğerlerine çekmiş, Kuran’ı da kimsenin haberi olmadan yutmuştu.
O nedenle biz Süleyman Amcaya “ Kutsal Amca” gözüyle bakardık. Hem de silahlı kahramandı bizim için Süleyman Amca.
Annemin Kuran’ı gitmişti ama Süleyman Amca da bir kışı, kimseye mihnet etmeden, bayram ederek geçirmiş, bol sigara tüttürerek. Işık içinde yatsın.
Nurettin Karsu