1951–1952 Ders yılı ortalarında, Demokrat Parti iktidarının ikinci yılındayız.
Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes de Başbakan.
Demokrat Partinin devrim yasalarına karşı duyarsız tavırlarını fırsat bilen Devrim karşıtları, din konularını eşelemeye başladılar. Atatürk’ün Türkçeye çevirdiği Ezanı, yeniden Arapçaya çeviren Demokrat Parti, din istismarcılarına, fırsatlar veriyordu ve bugüne gelişin yolu açılmıştı. O günlerde sakal-cüppe moda olmaya başladı. Alışılmadık kılıklar sokaklarda tek-tek görülmeğe başlamıştı.
Sanıyorum Sivas’ta bir molla bir fetva vermişti :”Radyo şeytan işidir onu dinlemek günahtır.”
Bu fetva Ogünlerde oldukça büyük tepkilere neden oldu. İstanbul Yüksek Öğrenim gençliği ayaklandı, yürüyüşler yapıldı, Hükümet eleştiriliyor ve heyecanlı gösteriler yoğunlaşıyordu.
İstanbul Gençliğinin bu davranışı İktidarı oldukça rahatsız etmişti.
Cumhur Başkanı Celal Bayar,”Bazı irticai hareketler vardır.” Demecinden sonra, gençlik hareketlerimiz dehada güç kazanarak devam etmesi, Başbakan Menderes’i oldukça sinirlendirmişti. Başbakan Adnan Menderes’te kızarak,”Ülkede İrtica yoktur.”demeci
Üzerine İstanbul Yüksek Öğrenim Gençliği yeniden yürüyüşe geçti. Tansiyon oldukça yükseldi.
Menderes, Devlet Bakanı Samet Ağaoğlu’nu, biz yöneticilerle görüşmek üzere, İstanbul’a gönderdi. Samet Ağaoğlu, tüm Öğrenci Dernek yöneticilerini, Valilik binasında topladı.
Ben de, Yıldız Öğrenci Derneği yöneticilerinden biri olarak katılmıştım.
Bakanla karşılıklı sert tartışmalar devam ederken bir arkadaşımız bakana,”Efendim Cumhurbaşkanı irtica var diyor. Başbakan da yok diyor, hangisine inanalım.” Sorusunu yönetince, Bakan hiddetlenerek,”Elbette icranın başındaki Başbakana inanacaksınız.” Cevabı ortalığı iyice karıştırdı ve hep bir ağızdan,” Cumhurbaşkanı yalan söylemez…”temposu tutturulunca, sinirleri bozulan Bakan,”sizinle konuşulmaz, daha ileri giderseniz haddinizi bildiririz dercesine, bir tavırla salonu terk edip gitti. Bazı arkadaşlarımız da oldukça korkmuştu, çünkü o zaman Yüksek Öğrenim Milli Eğitim Bakanına bağlı idi. Bakan istediğini kovabiliyordu. Arkadaşların korkusu da bundandı.
BUGÜN YAYGIN HALE GELMİŞ OLAN –İRTİCANIN –BAŞLADIĞI YER VE ZAMANI İŞTE ORADAN BAŞLAMIŞTI..
Başbakan makam aracı ile sakallı ve cüppeli Mollaların Başbakanlık konutuna davet edilip, Laik Türkiye’nin kaderi üzerinde düşünce üretmek ve karar almak, İrticaının Şeriat aşamasına geldiğinin açık kanıtı değil midir?” Değişim kanlımı olacak-kansız mı olacak” diyen Erbakan gitmiş ama yerine Kutbettin Hikmet yar’ın dizi dibinde oturanlar gelmiş.” Laik olan Müslüman olmaz, Müslüman olan laik olmaz “ diyenler, İrticaının ŞERİAT aşamasına geldiğini kanıtlamıyorlar mı? Minareler süngü, kubbeler mihver, camiler kışla, müminler asker diyenlerin neyi amaçladıkları anlaşılmıyor mu?
ATATÜRK Devrimcileri sustukça, karşı devrimciler, Şeriatçılar, vurguncular, soyguncular ve din sömürücüleri yoluna devam edeceklerdir. Demokrasinin nimetlerinden yararlanıp, Demokrasinin canına okuyacaklar. EZİLEN HALK OLACAK.
Bu anımı, ülkemin geldiği yeri görerek, acı bir anı olarak sizinle paylaşmak istedim. Hem de görev saydım kendime.
Nurettin Karsu