CHP Genel Merkezi tarafından, 15–20 kadar Milletvekili ve Senatör, olayları inceleme amacıyla, ertesi gün sabaha karşı bizi Erzincan’a gönderilmiştik.
Erzincan’da gördüğümüz manzara içler acısı ve oldukça düşündürücü idi. Onlarca Alevi İşyerleri yerle bir edilmiş, polis de buna açıkça seyirci kalmıştı. Malatya’da olaylar yaratarak Erzincan’a gelmiş olan Emniyet müdürünün yan tutmasının da bu olayda etkili olduğu açıkça görünüyordu. Vali oldukça pasif kalmıştı, yönetim Emniyet Müdürünün elinde kalmıştı.
Aşağı Çarşı karakoluna gittiğimde; karakolun iki tarafındaki bitişik dükkânlardan sağda olan (Hıdır Uludağ’ın) yerle bir edilmiş ve sadece dört duvar kalmış. Solundaki (Ülkücülere ait) dükkânda en ufak bir çizgi bile yoktu. Sağdakinin Alevi dükkânı ve soldakinin Ülkücü dükkânı olduğunu bildiğim için polis karakolundaki polislere”Bitişiğiniz deki bu iki dükkânı görünce, görevinizi yaptığınıza inanıyor musunuz? Bu Hıdır Uludağ’ın dükkânını neden korumadınız? Bu davranışınız görevi savsaklama değil mi? Hakkınızda şikâyetçi olacağımı bilesiniz”deyince oradaki komiser,”efendim Erzincan’da sükûnet istiyorsanız buraya toplum polisinin gelmesini sağlayın, bizim gücümüz yetmiyor.”diyerek özür diledi ve ayrıldım.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra, tutanaklar tanzim edilerek mahkemeye verilmişim.
“NURETTİN KARSU KARAKOLDA POLİSE AĞIR HAKARET”-etmiş…
Yargılama… ve 31/5/1982 de BERAATİNE diyen Hakim (15038)
Beni hiç sevmeyen YARGIÇ hiç istemediği halde, kanıtlar beraatı gerektiriyordu.
———Çalışkanın ve doğruyu söyleyenin sevildiğini görmedim…————-