1973 seçim sonuçları, 213 milletvekili kazanan CHP ye tek başına hükümet kurma olanağı vermediği için, Ecevit bir koalisyon kurma zorunda kalmıştı. Uzun görüşmeler sonunda, MSP ile bir koalisyon kabinesi kurarak, Necmettin Erbakan’la zor bir oyuna girmişti. CHP-MSP ortaklığını uygun görmeyenler için Ecevit, “TARİHİ YANILĞI” diye nitelediği halde, kısa süre sonra “karpuz” koalisyonuna umut bağlamanın bir “YANILGI” olduğu Ecevit’çe de anlaşılmıştı. Benim de hiç benimsemediğim ve içime sindiremediğim bu yeşil ortaklık sekiz ayda bitmiş, 1. Ecevit Hükümeti istifa etmişti.
Partiler arası anlaşma olmayınca, Cumhurbaşkanı Sayın Korutürk, bir azınlık hükümeti kurma görevini bağımsız Milletvekili Sayın Prof. Dr. Sadi Irmak’a vermişti.
Prof. Sadi Irmak azınlık hükümeti yeni kurulmuştu.
Ocak 1975 içinde Erzincan’da Ülkücüler kazan kaldırmış ve emniyeti de kendilerine taraf görerek, Alevilere ait birçok işyerini, büyük ölçüde tahrip etmişlerdi. CHP Merkez İlçe Başkanımız, olaylar devam ederken, telefonla bana anında bildiriyordu. Ülkücülerin naralarını telefon aracılığı ile rahat duyuyordum. Polis eşliğinde yürüyen Ülkücülerin yönetiminde faşizm Erzincan’da terör estiriyordu. Merkez İlçe Başkanımız telefon başında panik içindeydi. İşyerlerinin tahrip ve talan edildiğini bana, korku içinde zorlukla iletebiliyordu, panik içindeydi. Erzincan’da Devletin olmadığını söylüyordu. Ama polisinde Ülkücülere yol açtığını, yardımcı olduğunu biliyordum.
Ben, durumu bildirmek için, ivedi olarak Başbakan Sadi Irmak’ı aradım, Bolu’ya gittiği yanıtını aldım. Başbakanlık ilgililerine, acele olarak mutlaka Başbakan’la görüşmem gerektiğini ve bunu sağlamalarını istedim.
Bolu’ya gitmekte olan Başbakan Sayın Sadi Irmak, yolda beni araç telefonundan aradı.” Hayrola Sayın Karsu” deyince, Erzincan’daki terörü anlatıp acilen önlem alınmasını ve halka verilen zararın önlenmesini istedim. Sayın Başbakan Irmak hiçbir duraksama göstermeden, “Sayın Karsu gezimi iptal ederek, hemen Ankara’ya dönüyorum, merak etmeyin her önlemi alacağımdan emin olun” yanıtını alınca ferahlamıştım.
Erzincan’da Devlet yoktu ama Ankara’da Sayın Sadi Irmak gibi bir Devlet adamı olduğunu görünce üzüntüm oldukça hafiflemişti. Başbakan Sayın Irmak hemen Ankara’ya döndü ve gerekli emirleri verdiğini bana da bildirmeyi ihmal etmedi. Ruhu şad olsun, ışıklar içinde yatsın.
Olayı ayrıca TBMM getirerek gündem dışı bir konuşma yaptım. (9.01.1975).Konuşmama anında Sayın Irmak olumlu bir yanıt vererek, gerekeni yaptığını ve yapacağını söyledi.
Olay sonrası Erzincan’dan gelen heyetin içinden, o dönem merkez ilçe başkanı yaptığım Hüseyin Tınaztepe ile rahmetli Vahap Kaya’yı yanıma alarak, Adana Senatörü olan İçişleri Bakanı Mukadder Öztekin’e gittik. Yapılan zulüm karşısın da polisin pasif davrandığını, olay sırasında Erzincan’da Devlet’in olmadığını, bu nedenle de baş sorumlunun kendisi olduğunu, Alevi vatandaşları ikici sınıf sayıldığını, demokratik bir ülkede bunun ayıp olduğunu ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet yönetiminde bu sorumluluğun İçişleri Bakanlığında olduğunu, oldukça sert bir tarzda dile getirdim ve “Sayın Bakan! Bundan böyle bu Alevileri ikinci sınıf vatandaş sayamazsınız!” dediğimde, Bakan, bu ani çıkışıma çok şaşırarak ve şaşkınca olabilen, ”Sayın Karsu bunlar birinci sınıf ta değil ya !”diye yanıtlamaz mı? Bu yanıt karşısında ben neye uğradığımı bilemedim ve tüm hiddetimle, ”İkinci sınıf siz siniz”diyerek, üzerinde çay bardakları bulunan, önümüzdeki sehpaya yumruğumu indirmiş oldum. Çaylar ve sular etrafa saçılmıştı. İçişleri Bakanı adeta donup kalmıştı; muhtar Vahap Kaya’ya dönerek, “Sayın milletvekilinize kötü bir şey söylemedim değil mi? “
Özel kalemde bulunan yaver, özel kalem personeli ve diğer bekleyenler yüksek sesle konuşmamdan, içerde olup bitenleri duymuş ve kapıyı açınca da manzarayı görmüşlerdi.
Tepkimi dışarıda da göstermek için, vedalaşmadan kapıyı çarparak makamı terk ettim.
Olayı telefonla Başbakan Sayın Sadi Irmak’a, yakınarak anlattığımda Sayın Başbakan:”Sayın Karsu üzülme, O halt etmiş”diyerek beni içtenlikle teselli etmeğe çalıştı ve Başbakan da oldukça üzülmüştü.
Bir Bakandan ikinci sınıf vatandaş olduğumuzu duyunca şaştım ve doğrusu ancak yapabildiğimi yaptım. “YILLARCA BU DÜŞÜNCEDE OLANLARLA KAVGA VERDİM.” Hep Hakliydim.
NOT: Olay anında özel kalemde beklemekte olan eski bakanlardan (Trabzon) Ali Rıza Uzuner, kapıda yanıma gelerek, “içerde canavar bir milletvekili konuşmasını işittim, kimliğini merak ediyordum. Seni kutlarım.” Dediğini de hiç unutmadım.