Anılarıma Büyük Dedemden kalan tarihi iki öyküyle başlamak istiyorum.
Bir yanda, Otlukbeli Savaşı sonrası Akkoyunlu Hükümdarının Bayburt yöresindeki Pulur bölgesini bağışladığı ve soyadı çıkınca da Akkoyunlu soyadını alan Pulur Beyi, 15. Dönem Gümüşhane Milli Selamet Partisi Milletvekili Mehmet Akkoyunlu’nun dedesi. Diğer yandan, Dersim’den her nedense 5 oğlu ile servetini de elindeki kasada taşıyarak, önce Pülümür’e sonrada Çayırlı Kavaklık köyüne yerleşir. Bir süre sonra da kendi adını alan ve Bayburt’ sınırında, Otlukbeli’ne 6 Km. mesafedeki, Karso Gelengeç (1950 de Büyükgelengeç diye değiştirilir)köyünü yurt tutan ,Karso ismiyle ünlenen, Alevi/Türkmen/Kızılbaş büyük dedem Karso Ali ağa. “Allah vekil” sözü Karso Ali ağanın her sözünün başında söylemeğe alıştığı bir pelesenk. Dedem Ali Ağa sözüne, “Allah vekil” demeden başlamazmış.
Osmanlı’nın yönetim günleri:
Yaklaşık 150 yıl önce, rastlantı Bayburt’un komşumuz olan Hayık (Kalecik) köyünde ayni eve Pulur Beyi ve Kızılbaş (Alevi olduğu halde bölgede Kürt dedikleri) Ali Ağa bir kış günü konuk olurlar. Çoğu komşu köylüler de konukları ziyarete gelmiş ve köy oda muhabbet ilerledikçe şakalar, iğnemeler de artıyor.
Şalvarlı Dedem Ali Ağa ihtiyaç gidermek ‘ su dökmek’ için dışarı çıkar. Kışın en şiddetli günleri, işini bitirip dönünce soğuğun şiddetini soranlara, ”şiddetli bir soğuk var; insan tükürse havada donacak ”der. Akkoyunlu Pulur Beyine, Karso Ali Ağa’ya takılma fırsatı doğar, “Karso biliyor musun, kışın bir itle bir Kürt’ü bir dama koymuşlar, sabah gittiklerinde görmüşler ki İt buymuş ‘donmuş’, Kürt buymamış” (Türkmen olan Alevilere Kürt deniyordu ya).
Dedem Karso Ali Ağanın anında yanıtı : “He Beg, Allah vekil doğru dedin, o Kürt ben, o İt te sen” olur.
Hazır cevap dedemin bu yanıtı, “Koca Pulur Beyi’nin” pek hoşuna gitmez, ama taş yerini bulmuş. Pulur Bey’in yakınları alınır ama karşılarında hazır cevap, çevrede korkusuzluğu ile tanınan Karso Ali Ağa var. Bu karşılıklı şaka çevrede hayli dillendirilir. Taki biz torunlarına ulaşıncaya dek.
Bir buçuk asrı aşkın bir zaman sonra, o çevrede ileri gelen bu iki dedenin torunları,1973 seçimlerinde TBMM 15.dönem de buluşurlar. Mehmet Akkoyunlu MSP de, Nurettin Karsu CHP’DE.
Partileri ayrı da olsa, zaman zaman konuşur ara sıra da şakalaşırlar.
TBMM nin bir ara tatilinde yararlanarak Bayburt’a gidip bir süre kaldıktan sonra dönen Mehmet Akkoyunlu yanındaki seçmenleriyle Meclis kulisinde, gezen Nurettin Karsu ’ya rastlar, “Karso! Bayburt tan geliyorum, oradaki Kızılbaş’lardan sana çok selamlar getirdim.” der.
Nurettin Karsu hemen Akkoyunlu’nun yanına gider, sağ elini Akkoyunlu’nun omuzuna koyarak, “Selam gönderen o Kızılbaş’lar da sağ olsun, bu selamı getiren Karabaş da sağ olsun.” Der. Bu şakalarımız, birbirini tanıyan iki aile arasında hiç kırıcı olmamış, torunlara dek gücünü yitirmeden gelen ve espri sınırları içinde kalmış ve bu da eski dost aileler arasındaki şakalaşma gücünü ve yeteneğini koruduğunu gösteriyordu.
Alevileri küçük düşüren (Lise son sınıflarda okutulan, Prof. Mubahat Küvel’in yazdığı) kitabı TBMM kürsüsünde yırttığımda Meclisi, Meclis Başkan vekili olarak, Gümüşhane Selamet Partisi Milletvekili olarak Sayın Mehmet Akkoyunlu yönetiyordu. Ben konuşmamı uzattıkça ve sataşmalara da yanıt vererek süremi aştıkça, başkan olan Akkoyunlu,’ Sayın Karsu sürenizi çoktan aştınız, uzatma imkânından mahrumum… Sözünüzü kesmek zorunda kalacağım lütfen sonlandırın…’ diyordu ama ben duymazdan gelerek, konuşmamı sürdürerek ve kitabı da yırtıp, kürsü önünde oturan Sayın Süleyman Demirel ve Milli Eğitim Bakanı Naili Erdem’in başına fırlatarak sözlerimi bitirmiştim. Başkan Mehmet Akkoyunlu süremi aştığım halde sözümü kesmemişti. Dedelerimizin içtikleri kahvenin kırk değil bir asrı aşan hatırı olduğunu düşünüyorum. Siz ne düşünürsünüz bilmem.