1955 baharında askerliğim bitince DSİ’nin başlattığı ve müteahhidi Fransız, Danışmanı da ABD olan Kemer Barajında DSİ teknik elemanı olarak işe başladım. Kısa bir sürede kontrol mühendisi ve şantiye şefliğini atlayarak başmühendis oldum.
Temel atmak için Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile gelen, çiçeği burnunda Genel Müdür Süleyman Demirel ile ilk kez karşılaşıp tanıştık.
Geceyi Barajda geçiren Bayar’a günün sabahında Menderes Vadisinin planı ve gelecek yatırımlar hakkında geniş bilgi veren Demirel, Bayar’ı şaşkına çevirmişti. O anda Bayar’ın sol yanında bitişik bir pozda olan ben iyi duymadım ama “oğlum kendine bir nazar boncuğu tak nazar değmesin” dediği söylendi.
Türbinlere su taşıyacak cebri boruların kaynağını yapan İtalyan Kontrolünü de ben yapıyordum. Çekilen filmlerden kaynakların bozuk olduğunu gördüğüm için beton dökümünü ve dolayısıyla baraj çalışmasını durdurmuştum.
Buna çok içerleyen Fransız şirketi Genel Müdürü Büele, filmleri alıp Ankara’ya, DSİ Genel Müdürü Demirel’e götürdü. Ankara’da uzmanları toplayan Demirel, haklı olduğum kararına vararak Fransız’ı tersler. Böylece Baraj çalışmasının ve beton dökümünün durdurulmasının sorumlusunun da ben olmadığım kanıtlanmış ve çalışmayı durdurmada haklı çıkmış oldum. Kaynaklar söktürülerek, İtalyan kaynakçılar tarafından yeniden yaptırıldı.
Baraj inşaatı ahenkle devam edip sona yaklaşıyordu. Suların coştuğu bir bahar akşamı (1956) Demirel’den telefon, “ Çivril de bulunan IŞIKLI Gölet’inin kapakları açılamadığı için taşma ve yıkılma an meselesi, acilen gidip taşkını önleyin “ emri şantiyeye ulaşınca, görev haliyle makina servisine ve dolayısıyla bana düşüyordu.
Baraj Gölet’inin yıkılması demek 6-7 köyün ovada bulunan ekinlerinin tümden yok olması demekti.
Akşam saat 18 00 de ekibimle yola koyularak, güneşin doğuşunu Işıklı Gölet’inde karşıladık. 6-7 köyün halkı Gölet’in başında bekler konumda. Gölet patladı, patlamak üzere, sular toprak sedde üzerinden taşmak üzere.
Götürdüğümüz vinçleri kurarak, kapakları açıp suları boşaltmaya başlayıp tehlikeyi önleyince alkışlayan köylüler rahatlamışlardı.
Ankara’da haber bekleyen Demirel’e de Uşak’a gidip, sorunun çözüldüğünü ulaştırmak gerekiyordu. Uşak’tan başka yerden telefon etme olanağı yoktu. Uşak postanesinden Demirel’i arayarak bilgilendirdim. Haber beklediğini ve gece uyumadığını ima ederek teşekkür etti. Barajın patlaması halinde Çivril ovasındaki birçok köyün ekili arazisi su altında kalacaktı.
Kemer Barajı 4 yıllık çalışma sunu bitme aşamasına gelmişti. Bölge Müdürü Cevdet Kösemen’le bölge müdürü Vedat Önsal arasındaki çekişme, Vedat Önsal ve benim sürgününe neden oldu. Vedat Önsal Demirköprü barajına, bende Hirfanlı Hidroelektrik Barajına sürüldük.
Evimi kamyona yükleyerek Hirfanlı Barajına vardığımda DSİ Genel Müdürü Demirel’in yeni bir emri ile karşılaştım: Boş lojman olmasına karşın bana lojman verilmeyeceği.
Demirel’in bu davranışı, bana maddi ve manevi büyük bir yıkım oldu. Hemen Genel Müdür Süleyman Demirel’e bir mektup yazarak acil posta ile gönderdim ve ertesi gün de Ankara’ya görüşmek için gittim.
Mektup uzundu, şevkle, heyecanla baraj çalışmalarımı yazdıktan sonra, “bana reva görülen bu durum sizi tatmin etti mi? Genel Müdür olarak başımıza geldiğin gün, en çok sevinen ben olduğum halde, bu gün de hala genel müdür olarak kalmış olman dan da en çok üzülenin, zarar görenin ben olduğunu görerek yaşıyorum.
Ertesi gün makam odasına girince Demirel yerinden fırladı, “Beni sen mi genel müdür yaptın?” dediğinde ikimiz de karşılıklı ayaktaydık. Benim cevabım geç kalmadı “ bunda benim de payım var. Bu bana yaptığınız zulüm “ dedikten sonra ayrıldım. Arkadan işime son verildiği yazısını aldım.
Yıllar sora Vedat Önsal arkadaşım Adalet Partisi Adapazarı belediye başkanı seçilince Demirel kendisini İller Bankası’na genel müdür atadı. Yıl 1966
Vedat Bey genel müdür olunca, bana çok güvendiği için, Aydın Tekstil Fabrikasından beni arayarak göreve çağırdı. İller Bankası Makine ve Sondaj Müdürü (Daire Başkanı) olarak atadı. İller Bankasında hızlı bir çalışma ile, bir yıl önceki yapılan işin tam 4 katı iş yaptım.
Bir yılsonunda Demirel, arkadaşım Vedat Önsal’ı TCDD Genel Müdürlüğüne atadı. İşe başlayınca bana telefon açan TCDD Genel Müdürü Vedat Önsal’ın,” Nurettin, TCDD Malzeme Daire Başkanlık görevini kutluyorum. Biran önce görevine başla.” Diye çağrısına ilgisiz kalamazdım.
İller Bankasının yeni Genel Müdürü Esat Kıratlıoğlu, başarılarımı gördüğü için istifamı bir türlü kabul ettiremedim. Sonunda Vedat Bey Ulaştırma Bakanı Sadettin Bilgini araya sokması ile istifa kabul edildi. Ancak Genel Müdür Kıratlıoğlu’nun bir koşulu vardı, “bankadaki elemanları en iyi sen biliyorsun yerine gelecek kişinin adını bana verdikten sonra gidersin”
Bende vicdanıma danışarak Turgut Tarıkahya’nın adını verdim ve hemen atandı. Yıllarca çalıştı.
TCDD çok başarılı işler yaptım, çok hızlı çalışıp iş ürettiğim için Demiryolcular lakap takmışlardı bana “Jet Reis”.
Başbakanlık Yüksek Denetleme kurulundan sözlü ve yazılı takdirler aldım. Ama bunlar Demirel için bir şey ifade etmiyordu. Kavgamız etkisi uzun süre devam etti. TCDD 12. Sürgünümün sonuncusuydu. Ben hep dayandım dik durdum, iyi ettim mi? Şimdi değerlendiremiyorum.
Vedat Bey Sakarya’dan 1969 da Ap. den Milletvekili olup, sonrada ayrılıp Demokratik partiyi kurunca ben de, Haydarpaşa Buharlı Depodaki İlkokul mezunu şefin emrine sürüldüm.
Göreve gitmedim, Danıştay’a başvurdum ve bir yıl sonra davayı kazanarak genel müdür müşavirliğini kabul edip 1973 seçimlerinde, Erzincan’dan gelen teklife uyarak aday oldum, çalıştım ve liste birincisi olarak seçilip CHP den iki dönem milletvekili oldum.
Milletvekili seçilişimle birçok sorunun da yükü altına girdiğimin farkındaydım. Geri kalmış bir ilin sorunları, işsiz gençler, yolsuz ve okulsuz köyler sanki beni bekliyordu. Hele bir Türkmen/Alevi olarak, Alevi köylerinin sahipsizliği beni kamçılıyordu. Yapacağım işler geceme giriyordu, onun içinde jet hızıyla işi girişmiştim.
Demirel Başbakan olarak kürsüde konuşurken ona en çok laf atanlardan biriydim. Ama yaptırdığım yatırımların %80 nini onun iktidarı döneminde başardım. Elektrik, okul, yol…
Yıllar sonra, AP Çankırı Milletvekili Arif Tosyalıoğlu, bir gün bana “ Sayın Karsu, sen Demirel’e çokça sataştığın için arkadaşlar şikâyetçi olup, sana sert yanıt vermesini önerdiler, Demirel’in cevabının da, ‘ona ilişmeyin konuşsun’ dediğini biliyor musun?” deyişini hiç unutmam.
12 Eylül 1980 darbesinin tutuklanan ve yasaklananlardandım.
AP-SHP yeni koalisyon kurmuşlar, Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı. Bende İstanbul’da yap-sat inşaat yapmağa başladım, İstanbul’da çalışıyorum.
Sabah şantiyeye gidince inşaat bekçisi beni karşılayarak, “efendim sizi Ankara’dan Başbakan aradı ve aramanızı istedi” doğrusu ben önce inanamadım. Bitişik kahvedekilerde doğrulayınca inandım ve telefon ettim.
Özel kalem bağlayınca Demirel, “Nurettin kardeşim bazı tesisleri açmak için yarın sabah Erzincan’a gidiyorum. Senin Erzincan’a büyük hizmetleri var, senide götürmek istiyorum gelmez misin? Yarın Esenboğa Hava alanında buluşalım.”
Ertesi gün pazar saat 10 da, Esenboğa Hava Alanı Şeref Salonunda buluştuk. Demirel oo… Diyerek sarıldı, Yanında koalisyon ortağı ve daha önce İstanbul Belediye seçimlerinde Nurettin Sözen için birlikte nutuk attığımız CHP Genel Başkanı Erdal İnönü vardı. Her nedense İnönü beni tanıyamadığı için, kimliğim hakkında bellek araştırması yaptığı görüntüsünü veriyordu. İki CHP li yi tanıştırmak Demirel’in de aklına gelemediği için, İnönü’ce bilinmeyen bir kişi olarak Erzincan’a kadar uçtuk. İnönü Gümüşhane’ye gitmek üzere ayrıldı, ama belleği “bu adam kim?” çözememişti.
Demirel’in emri üzerine, beni hiç sevmeyen vali iki makam arabasından birini yalnız bana tahsis etmişti. Açılışları bitirdikten sonra uçağımıza binerek Ankara’ya, Demirel’in bana teşekkürü ile döndük.
Bir gün Demirel ‘le telefonda hal-hatır görüşmesi yapıyoruz, AKP iktidarının son zamanları: Ben “Ağabey ülkenin bu ölçüde kötüye gelmesinin nedeni iki kişi” deyince hemen, “kim bunlar söyle bakalım” sordu.
Benim cevap” Ayağında şalvar, elinde yaba, dirgenle arabaya sap yükleyen güneş yanığı köy çocuğu SAĞIN başına geçerse ; Anadolu çilesinden pay almamış, eli yabaya değmemiş, çıplak ayaklar Anadolu toprağını tanımamış ve Kolejli de SOL un başına geçince böyle oldu “ olunca kahkahayı bastı Demirel.