(Bu yazı 05.01.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde yayımlandı.)
Geçenlerde Mevlana’nın Konya da yapılan Şeb-i Aruz gecesini televizyondan izlerken, Başbakan Recep Tayyip Beyle eşini de töreni huşu içinde izlediklerini gördüm ve Recep Beyin Cem ve Cemevleri için söylediklerini anımsadım.
Cemevlerini ve müzik eşliğinde yapılan Semahları cümbüş sayacaksın, ibadetle ilişkilendirmiyeceksin,bundan esinlenmiş olan Mevlevi ayinlerinde,Mevlevi semahlarında da kendinden geçeceksin.
Bu büyük çelişkiyi görünce,yıllar önce Aydın’da bir Şeb-i Aruz gecesinde,şimdi Hakka yürümüş olan-ışık içinde yatsın-Bektaşi Baba Dedesi Doç.Dr.Bedri Noyan’ın anlattıklarını anımsadım, Horasan erenlerinin başı Hacı Bektaş Veli Suluca Karahöyüğü yurt tuttuktan ve aydınlık öğretisini yaymaya başladıktan sonra,ünü Anadolu ve Balkanlara yayılır,her yerde türkçe konuşmayı yeğler.
Konya’da Mevlana bu yayılan ateşin dışında kalmaz,Hacı Bektaş’a elçi salar,-“ BİR BABA SULTAN GÖNDER, BİZİ İRŞAD EDE”-der.
Hacı Bektaş Veli oniki postnişini toplar “eğer bir Derviş gönder deseydi (tevazu gösteriyor) ben giderdim,bir babasultan gönder dediğine göre içinizden birinin gitmesi gerekiyor.”der.
Sonuçta Şems i Tebrizi Baba Konya’da Mevlana’ya ulaşır.Bu denizle deryanın coşkusu,ateşle barudun buluşması gibi olur.Mevlana coşar,müzik eşliğinde döner de döner.
Mevlana’nın bu coşkusu,zamanın fitnesi tarafından benimsenmez ve Şems in başı Mevlana’nın oğlü tarafından, gövdesinden koparılır.Mevlana’ya Şems öldü deselerde o inanmaz ,gitti diye yasını tutar.Agır bir bunalıma girer.Kendisini teselli etme amacıyle Mevlevilerden birisi,”Bağdat’tan geliyorum,Şemsi Bağdat çarşısında gördüm.”der demez Mevlana kürkünü çıkarıp bu haberi getirene verir.Bunun üzerine orada bulunanlar,bunun yalan olduğunu savlayınca Mevlana”yalan olduğunu bildiğim için kürkümü verdim;doğru olsaydı ona canımı verirdim.”der.Acısını günlerce müzik eşliğinde gidermeğe çalışır.
Hacı Bektaş tan esinlenen semanın,Mevlana müziği ve yorumu tarzında günümüze dek yaşaması ,semazenlerle sürerek gelmektedir.
Yıllar önce Falih Rıfkı Atay’ın Dünya gazetesinde bir makalesini okumuştum.
Falih Rıfkı Atay ,İran büyük elçisiyle bir söyleşi yapmak ister ve kabul edilir.
Büyük elçilik bahçesinde yapılan söyleşinin sonunda söz sırası Mevlana ve Hacı Bektaş Veli’ye gelir.Büyük elçi “biz İran’lılar Mevlana’yi çok sever ve sayarız,ama Hacı Bektaş’ı hiç sevmeyiz”der.Nedenini soran Falih Rıfkı Atay’a büyük elçinin verdiği yanıt oldukça ilginç.
“Hacı Bektaş ve onun öğretisi önümüze set germeseydi,Türkçe ve Türk öğretisini Türkmenlere benimsetıp karşımıza çikmasaydı,bugün Anadolu’da biz olurduk.”
Bugün neyazıkki bu öğretiye sahip Anadolu Türkmenleri (Alevi-Bektaşi) gelenek ,inaniş ve ibadetlerini yorumluyacak cemevlerinden yoksun bulunmaktadırlar.Mevlana Şeb-i Aruz gecesinde kendinden geçen Başbakan Recep bey,cemevi denilince camiyi gösteriyor.
Alevilerin ibadet yerinin ,cemevi olduğununu hala bilmeyenlerin varlığı oldukça üzüntü verici.
Uleması,Yavuzun Şeyhulislamını aratmayan Diyanet İşleri, Alevilerin bin yıllık inancını ve ibadetlerini engellemek için elinden geleni yapmaktan geri kalmamaktadır.Atatürk devrimlerini özümsemiş,ulusal kimlik bilincine erişmiş Türkmenler,kendi ülkelerinde ibadetlerini özgürce yapmak ve yorumlamak olanağına, Diyanetin engellemesi nedeniyle, ulaşamamaktadırlar.
Şeyhulislam dahil, Cemevlerinin yolunu kimse değiştiremedi.Günümüz ulemasının da gücü yetmiyecektır!
Söz Türkçe,saz Türkçe,yakarış Türkçedir cemevlerinde.
Cemevlerinden çıkanlar”laik rejim yıkılacaktır”demez,insan yakmaz,ümmet değil ulus olmuştur.Ülke bütünlüğünün ve ulus birliğinin bilinçli bekçileridir.
Nurettin Karsu
15.-16.dönem CHP Erzincan Milletvekili