1980 darbesine doğru, CHP grubu içindeki yarış iyice açığa çıkmıştı. Ecevit’e karşı Baykal ve Topuz hizipleri oldukça güçlülerdi. Ecevit onlardan yaka silkerken, onlar da Ecevit’in etrafını saranlara, (nesli tükenmiş) ‘Kelaynaklar’ adını takmışlardı.
12 Eylül 1980 darbecilerinden parti kurma buyruğu çıkınca; biz, TBMM’den atılmış ve siyaset yasaklı milletvekilleri, sosyal demokrat tabanımıza nasıl bir yön vermemiz ve nasıl bir politika izlememiz konusunu kararlaştırmak amacı ile (12-15 kişilik) iki grup halinde Genel Başkanımız Sayın Ecevit’i Oran’daki evinde ziyaret etmiştik. Halka nasıl bir mesaj vermemiz gerektiğini öğrenmek ve görüşmek hakkımızdı. Konuyu kendisine açıp, bunu henüz tam ifade bile edememişken, açık mutfakta konuklara çay hazırlamakta olan Rahşan Hanım, elindekileri mutfağa bırakıp, hışımla yanımıza gelerek, “Dün gelen arkadaşlarınız bu konuyu açtıkları için Bülent üzülüp sabaha dek uyuyamadı. Bizim artık CHP ile hiçbir ilgimiz kalmamıştır! Biz yanınızda yokuz. Lütfen bu konuyu kapatalım.” demişti. Yıllarca CHP’de bakanlık, başkanlık, başbakanlık yapmış birilerinden bunu duymak hepimizi şaşkına çevirmişti.
Dediği doğru çıktı, zira kısa süre sonra CHP’yi tabandan ikiye bölen DSP, Bülent Ecevit yasaklı olduğundan, Sayın Rahşan Ecevit’in Genel Başkanlığında kurularak, CHP’nin en büyük rakibi olma onurunu kazandı(!). Böylece CHP, en büyük darbeyi Kenan Evren’den çok, Genel Başkanlıkla onurlandırdığı, dağa taşa adını kazıdığı ve Başbakan yaptığı Sayın Ecevit’lerden almıştı.
Bundan sonra da CHP’nin yazgısı, O’nun kulvarından geçerek genel başkan olanlarla da maya tutup başarıya ulaşamamak oldu. Kendisine sahip çıkılmasını bekleyen emekçiler, ezilmişler, sosyal demokratlar, Kurultay’a gökten inen Genel Başkanlarının başarısına(!) karşın, CHP’yi başarılı kılamadılar.
İstanbul İl Kongresinde seçtirdiği başkan için, “ İşte size hem Türk hem de Sünni bir İl Başkanı!’’ diyen Baykal, kara çarşafa ALTIOK’U da takınca, okları hedefinden saptırdığının ve Parti omurgasını yaraladığının acaba ne kadar ayırdındaydı?.. Ama O’nun için önemli olan, ‘Politbüro’ denilen ekiple CHP’nin başında kalmaktı(!)..
Sayın Kılıçdaroğlu CHP’nin başına gelince, başarıya susamış ve Politbüro yandaşı örgütlerden usanmış halk, umutlarını canlı tutmağa çalışmıştı. Sonunda görüldü ki ‘Baykal Tüzüğü’, CHP gibi çağdaş bir partide, partiyi değil Genel Başkanı güçlü kılıyor. Tüzük, baraj, özgürlük.. Diye gelen Kılıçdaroğlu da bu anti demokrat tüzüğün gücünü kullanmaktan geri kalmadı. Parti tabanına inip halktan güç alacağına, kimlikte tartışmasında olduğu gibi çekimser başladı, deneysiz ve edilgin örgütle başarısızlığa mahkûm oldu.
Parti meclisi ve milletvekili listeleri, öncekinde de olduğu gibi, halkın değil, Genel Başkanın ve yakın çevresinin istediğine göre oluşturuldu. CHP’de olması gereken ‘Nitelik’ göz ardı edilip ‘Nicelik’ kaygısıyla ve birkaç oy uğruna CHP ilkeleri ile barışık olmayan ögelerin listelerde yer alması, tabanı şaşkına çevirdi. Bu yaklaşımın getirisi, götürüsünün yanında, sayılamayacak ölçekte bir hiçti.
İlkelerine bağlı, Altıok’u yüreğinde taşıyan taban, olanları içine sindirememiş, ‘İlkelilik ve Nitelik’ birkaç geçersiz oya harcanmıştı. Halkın yüreğinde yer etmiş olan deneyimli ve yürekli kadrolar, düşünceleri bile sorulmadan kenara itilmiş, Genel Başkan sultası, önceki ile adeta örtüşmüştü.
Kürsüde iktidardan hesap soracak, halkın hakkını sömürenlerden alacak savaşımcılar yerine, sağ politikalarla barış ve uyum içinde kavgasız bir Meclis amaçlandı. TBMM kürsüsünün, açla tokun, ezilenle ezenin, sömürülenle sömürenin ve adaletle adaletsizliğin savaşımının verildiği bir meydan olduğu unutulmuştu.
Emekçilerin, köylünün, yoksul halkın, savaşım sız pay aldığı dünyanın neresinde görülmüştür?..
TBMM kürsüsünde konuşan Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in tartaklanarak indirilmesine ve kürsü özgürlüğünü yok etmeye yeltenenlere gereken yanıtın verilmemesi ve Milletvekiline yeteri ölçekte sahip çıkılmaması, CHP’nin Meclis’teki zafiyetinin somut göstergesi değil mi?.. Meclis kürsü özgürlüğünün yok edilmesi karşısında, o kürsünün tarihsel temelini atmış olan CHP neredeydi?..
Altıok’uyla, ilkeleriyle Atatürk’ün bize emanet ettiği Çağdaş ve Devrimci CHP, çağdışı Tüzüğü ile ve kara çarşafa rozetini takarak, bu edilgin haliyle ‘YENİ CHP’, öyle mi?..
CHP’nin ilkelerini kim eskitti de siz yeniliyorsunuz?.. Bu süreçlerin sorumluları kim?. Bilinsin: Uyanan Sosyal Demokratlar soracaklar hesabını bir gün.
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den esinle: Altıok’la gidilmeyen yolun sonu karanlıktır! Hezimettir!..
Nurettin Karsu (15.-16. Dönem CHP Erzincan Milletvekili)